Anadolu Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcısı Şenol Gemici; Araştırmacıların sorunlarının çözümü için bir an evvel çalışma yapılması gerektiğini söyledi
Gemici, Yetkililere Çözüm İçin Çağrı Yaptı.
Şenol Gemici yaptığı açıklamada, Kamu kurumlarının yeniden yapılandırılması çerçevesinde il müdür yardımcısı, Şube Müdürü, hastane müdürü, hastane müdür yardımcısı unvanlarında görev yapan Sağlık Bakanlığımızda 3000, diğer kurumlarda 11.000 civarında araştırmacının mağdur olduğunu bu mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini ifade etti.
Araştırmacılara 3600 ek göstergesinin verilip verilmeyeceği halen netlik kazanmamış, emsal kadrolarda çalışan personel ile araştırmacıların arasında 75.000TL- 100.000TL emekli ikramiyesi farkı oluşmaktadır.
6. Dönem Kamu Görevlileri Toplu Sözleşme metninin 3.bölüm Sağlık ve Sosyal Hizmet Koluna İlişkin Toplu Sözleşme kapsamında bakanlık personeli olarak Araştırmacılara, 15 Ocak 2022’den itibaren 375 KHK'ya göre ödenen sabit ek ödemeler %20 artırımlı olarak (tüm hizmet guruplarındaki personele ödenirken) 11 ay geçmesine rağmen halen ödenmemiştir. Bu ay itibarı ile bir eski şube müdürünü (araştırmacı) ele alırsak, 11 ay X1200 =13.200 TL maddi kayıp yaşamıştır.
Yine araştırmacıların 12 Ağustos 2022 tarih ve 31921 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği kapsamının dışında bıkamamasından dolayı her ay 2000 TL civarında (Bu ay itibarı ile 4 AY X 2000TL =8000TL) mağduriyet yaşamışlardır.
09 Kasım 2022 tarih ve 32008 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümleri ile araştırmacılar; yine Teşvik, Ek Ödemeye dahil edilmemiş ve hak kaybına uğramışlardır.
Gemici açıklamasında şunları söyledi. Araştırmacıların sabit ek ödeme, taban ve teşvik ödemesi alabilmelerinin önündeki yasal engeller kaldırılmalı, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi için atamadan önceki kadro karşılıkları ve unvanları emsal alınmalıdır.
Ayrıca her biri bilgi birikimi ve tecrübeye sahip araştırmacılardan daha verimli ve etkin bir şekilde yararlanılması için boşalan denetçi, müfettiş vb kadrolara, belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde atamaları yapılmalıdır.

http://www.anadolusagliksen.org.tr/tr/images/Yonetim/Senol_Gemici.jpg
http://www.anadolusagliksen.org.tr/tr/images/Yonetim/Senol_Gemici_2.jpg

Pin It

Ülkemizdeki fiyat dalgalanmaları nedeniyle enflasyon yükselişini sürdürmektedir. Türk lirasının döviz karşısında erimesi ile memur daha da yoksullaştı. Elektriğe, doğalgaza, gıda, temizlik, ulaştırma ve diğer malzemelere gelen zamlarla birlikte sağlık teşkilatlarında çalışanların satın alma gücü iyiden iyiye zayıfladı. Artık zorunlu temel ihtiyaç maddelerini karşılayamaz hale geldiler. Yoksulluk sınırı arttı. Bu şartlar altında geçim sıkıntısı daha ağır şekilde hissedilmeye başlandı.

İfade ettiğimiz bu ağır şartlar, illerde Sağlık Müdürlüklerince birinci ve ikinci basamak sağlık teşkilatlarında yapılan banka promosyon sözleşmelerinin yenilenmesini zorunlu hale getirmiştir. İllerde promosyon ihalelerinin yapılmaya başlandığı tarihten bugüne kadar yukarıda belirttiğimiz nedenlerle sağlık çalışanlarının ekonomik kayıpları artmıştır. Pek çok ilde banka promosyon ihalelerinin iptal edilerek sözleşmenin yenilenmesine yönelik çalışmalar başlamıştır. 2022 yılından önce yapılan sözleşmelerle 2022 yılında yapılan sözleşmeler arasında ciddi farklılığın olması da sözleşmelerin yenilenmesinin zorunlu olduğunu göstermiştir.

Banka promosyon sözleşmelerinin yenilenmesi için tüm illerle yazışmalarımız ve görüşmelerimiz devam etmektedir. Sağlık çalışanlarının ekonomik olarak mağduriyetlerinin giderilmesi ve günün ekonomik koşulları dikkate alınarak yeniden sözleşme yapılması zorunludur. 20 Temmuz 2007 tarih ve 26588 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/21 sayılı “Banka Promosyonları” konulu genelge kapsamında promosyon sözleşmelerinin 3 yılı geçmemek üzere yapılarak sağlık çalışanlarının mağdur edilmemeleri yönünde görüş ve önerilerimizi sunuyoruz. Konuyla ilgili mücadelemiz devam edecektir.  

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

                                                                                                                                                                                                                                                                           Adem ALTUNTAŞ
                                                                                                                                                                                                                                                                     ANADOLU SAĞLIK SEN
                                                                                                                                                                                                                                                                      Genel Başkan Yardımcısı

Pin It

Ne yazık ki üniversite hastanelerinde çalışanlar kıskaca alınmış, idare amirleri ve birim sorumlularının baskılarıyla moral ve motivasyonları bozulmuştur. Üst derece idare amirleri ise sanki çalışanların iş ve işyerine bağlı hiçbir sıkıntısı yokmuş gibi davranıyorlar. Hâlbuki çalışanlar birim sorumlularının baskıcı tutumlarından rahatsız ve haklarını alma noktasında da çaresizlik içindeler çünkü karşı tarafın duyarsızlığı çalışanları yıldırmış durumda.

Üniversite hastanelerinde çalışanların yönetmeliklerden kaynaklanan sıkıntıları var. Mesela, 12.08.2022 tarih ve 31921 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ek Ödeme Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler ile Üniversite hastaneleri arasında adaletsizliğe yol açmasına rağmen bunun giderilmesi için bir çalışma henüz yok. Üniversite hastanelerinde çalışanlar taban ödemeden yararlanamıyorlar. Bu mağduriyetin giderilebilmesi için YÖK’ün; “YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA DÖNER SERMAYE GELİRLERİNDEN YAPILACAK EK ÖDEMENİN DAĞITILMASINDA UYGULANACAK USUL VE ESASLARA İLİŞKİN YÖNETMELİK” de değişiklik yapması gerekiyor.

Diğer önemli bir mağduriyet ise üniversite hastanelerinde çalışanların mazeret tayinleri; bugün aile birliği, sağlık durumu, eğitim durumu, becayiş ve alt bölge tayinleri gibi mazeret tayin taleplerinde bazı sorunlar yaşandığı çalışanlar tarafından belirtiliyor;  kurumlar arası geçişler ve atama ve nakil işlemlerinde aynı sorunlar yaşanıyor. Bu mağduriyetin önlenmesi için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nca atama ve yer değiştirme yönetmeliği hazırlanarak bu mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor. Üniversiteler arası geçişlerin kurum içi yer değişikliği gibi değerlendirilmesi halinde çalışanlar kurum muvafakatine takılmayarak sorunlar ortadan kaldırılacaktır. Bunun içinde YÖK’ün bir düzenleme yapması gerekiyor.

Üniversite hastanelerinde çalışanların yoğun emek ve zaman harcayarak yaptığı hizmet; kurum içi işleyişin düzenli, anlayış ve hoşgörüye dayalı olması halinde moral ve motivasyon artarak hizmette kalite ve verimlilik daha yarar sağlayıcı olacaktır. Hizmeti alanlarda kurumdan memnun kalacaklardır. Dolayısıyla üniversite hastanelerinde üst seviye yöneticilerinin, çalışanların iş ve işyeri sıkıntılarını, yönetmeliklerden kaynaklı problemlerinin çözülebilmesi için YÖK’ün çalışma başlatmasını sağlamalıdır.

Pin It

Üniversite hastanelerinde mesleki sorunlar yaşayan sağlık personeli ve idari memurlar, çalışma koşullarının iyileştirilmesini bekliyor.

Yönetmeliklerin günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Mevcut yönetmelikler idare ile çalışanları karşı karşıya getiriyor. Uygulamada üniversiteler arasında farklılıklar olduğunu görüyoruz. Üniversitelerdeki bu farklılıkların giderilerek birliğin sağlanmasını ve sorunların çözülmesini talep ediyoruz.

Aile birliğinin ve bütünlüğünün korunması amacıyla ayrı şehirlerde yaşayan çalışan eşlerin bir araya gelmesinin özellikle çocukların psikolojik durumları açısından önemine dikkat çekmek istiyorum. Üniversite personelleri, farklı kurumlarda farklı şehirlerde çalışan eşlerin bir araya gelebilmek için idarelere yapmış oldukları başvuruların dikkate alınmadığını bize söylüyorlar. Aile birliğinin ve bütünlüğünün korunmasına önemin verilmediği, tayin ve nakil taleplerinde muvafakatin engellendiği ifade ediyorlar.

Sağlık ve idare çalışanlarının her geçen gün artan sorunlarının buralara sağlık hizmeti almak için gelenleri de olumsuz etkilediği neden anlaşılmıyor? Özellikle bazı üniversitelerin döner sermaye ek ödemelerini zamanında ödemedikleri görülüyor.

Sağlıkta Dönüşüm Projesi, üniversite hastanelerini özel hastanelerle rekabet etmeye zorlamıştır. Entegre olamamıştır. Uygulanan paket fiyat, üniversite hastaneleri ile diğer hastaneleri eş değerde görmesi nedeniyle üniversite hastaneleri zorlanmıştır. Çünkü üniversite hastaneleri eğitim, araştırma ve uygulama hastaneleridir. Dolayısıyla maliyetler, diğer hastanelerin maliyetlerinden fazladır. Hasta başına düşen maliyet artmıştır. Bu nedenle kaliteden uzaklaşılmıştır. Hasta başına düşen maliyetlerin artması nedeniyle gelirler azalmıştır. Kamu bütçesinden pay alamadığından, gelirlerinin az oluşu nedeniyle ancak borçlarını ödeyebilir duruma getirilmiştir. Çoğu üniversite borçlarını dahi ödemekte zorlanmaktadır. Bu durum çalışanların döner sermayeden alacağı kâr payını olumsuz etkilemiştir.

Acil olarak üniversite hastanelerinde çalışan personellerin özlük ve mali haklarının iyileştirilmesini talep ediyoruz.

Pin It

“Beyaz Melekler” diye nitelendirilen hemşireliğin günümüzde ilgi duyulan meslekler arasında yer alması bir hemşire olarak beni son derece memnun ediyor. Bazı üniversitelerde Hemşirelik Fakültesi kurulması, sağlık eğitimi verilen özel kolejlerde hemşireliğe olan ilginin her geçen gün artması, hemşirelik mesleğinin gelecekte en çok tercih edilen meslek grupları içinde yer alacağını gösteriyor.

Farsça kökenli bir kelime olan “Hemşire” kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Doktor tarafından acil durumlar dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygulamak, hastanın bakımını düzenlemek, denetlemek ve değerlendirmekle görevli ve yetkili sağlık çalışanı,” şeklinde tanımlanırken, aynı zamanda eskiden “kız kardeş, bacı” da deniyordu. Kendisine kız kardeş gözüyle bakılan insan hem güvenilen, hem de korunan insandır; toplumumuzda değişen kültür ve anlayış ne yazık ki bu mesleği yürütenleri ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki olarak yıpratmış ve sorunlarının perdelenerek her geçen gün artan sorun yumağı içinde mücadeleyle baş başa bırakmıştır. Buna rağmen tercih edilen meslek grubu içinde yer alması halkımızın sağlığı açısından önemsenmelidir. Bu mesleği icra edenler kendilerinden çok halkını öncelemektedir.

Birkaç gün önce henüz son sınıf öğrencisi olduğunu öğrendiğim bir hemşire adayıyla konuşurken çiftçi çocuğu olduğunu ve kısa zamanda bir meslek sahibi olup ailesinin ekonomisine katkıda bulunmak için bu mesleği tercih ettiğini söyledi. Onun umutlarını kırmak istemedim ama öncelikle yüreğinde insan sevgisi bulunmayan ve canlılara karşı merhamet duygusu olmayan insanın bu mesleği icra edemeyeceğini ifade ettim. Bizler, bu nedenle beyaz meleklerdik! Fakat genç kızımıza da ister istemez hak verdim; çünkü günümüzün ekonomik ve sosyal koşullarını dikkate aldığımız zaman ailelerin ve gençlerin bu düşüncede olmalarına hak vermemek mümkün değil. Lakin mezun olunca iş bitmiyor; bilindiği gibi memuriyet sınavı olan KPSS’ye girip başarılı olmanız şart. Kazanamazsanız özel sağlık kuruluşlarında iş aramanız gerekiyor; genel olarak “tecrübe” şartını öne sürüyorlar. Tecrübeli değilseniz asgari ücretin bile altında bir ücretle gece gündüz yoğun bir şekilde; verdiği ücretin 3 katı iş beklentisi içinde ve 5 dakika bile dinlendirmeyen özel sağlık kuruluşlarının “çağdaş kölesi” olmanız kaçınılmaz olur. Bir şey daha var ki onun da önemli olduğunu düşünüyorum. Zira hemşirelerin moral ve motivasyonunu düşüren, iş verimini olumsuz etkileyen, psikolojik olarak da yıpratan bir durumdur; atamayla ilgili olan bu durum kamu çalışanları arasında çalışma barışını da bozmaktadır. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre kamu da birden farklı istihdam şekilleri var; 4-A, 4-B, Sözleşmeli Hemşire, Çakılı Kadro Hemşire, Aile Hekimliğinde Sözleşmeli Hemşire, Vekil Hemşire… Mesleğe yeni başlayanlar bu istihdam şekillerinin ne anlama geldiğini bilmezler; araştırmazlar, haklarını öğrenmek için kanunları, yönetmelikleri, genelgeleri okumazlar; ne zaman bir haksızlığa uğradıklarını düşünseler, özlük haklarında gerileme, haksız ve hukuksuz idari uygulamalar, işte, son zamanların gündeminden düşmeyen Ek Ödeme Yönetmeliği vb. konular da mağdur olduklarını düşünceler o zaman araştırmaya başlarlar, yanlışı da burada yapıyorlar! İster devlet memuru olarak atanın ister özel sağlık kuruluşlarında çalışın fark etmez, kanunlar, genelgeler ve yönetmelikler hepiniz için eşit uygulanır. Bu nedenle bunları bilmek zorundasınız.

Sağlık çalışanları arasında hemşirelerin özel bir yeri vardır. Sadece normal günlerde değil, aynı zamanda olağanüstü durumlarda; savaş, deprem, sel, yangın vb. durumlarda da halkının yanında yer alan hemşireler, merhamet, sevgi ve hoşgörü gibi insani duygularını Covıd-19 küresel hastalık döneminde göstermişlerdir. Özellikle pandemi döneminde eksik personelle daha fazla emek ve zaman harcayan hemşirelerin OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen hemşire sayısı gündeme gelmiştir: Mart 2022 yılı itibariyle Sağlık Bakanlığının hemşire sayısı 154.680’dir. Türkiye nüfusu 2022 yılında 84.680.273 olup 41.915.985 erkek ve 41.698.377 kadından oluşmaktadır. Yüzde olarak ise nüfusun %50,1'ini erkekler, %49,9'unu ise kadınlar oluşturmaktadır. Nüfus sayısı ve hemşire sayısı birlikte değerlendirildiğinde; Türkiye, bu sayıyla OECD ülkelerinin 1000 kişi başına düşen hemşire sayısı ortalamasının yaklaşık %70 altında kalıyor. Buna göre 1000 kişi başına düşen hemşire sayısı yaklaşık 2 olarak hesaplanıyor. Bu da gösteriyor ki eksik personelle hizmet vermeye çalışan hemşireler, diğer meslek gruplarından daha fazla emek ve zaman harcayarak daha fazla yıpranıyor. Buna rağmen özlük hakları tam olarak iyileştirilememiş, kurum içinde liyakatsiz yöneticilerin baskılarına maruz kalarak, hasta ve hasta yakınlarının şiddetine, hatta ölüme varan sonuçlarla karşı karşıya kalarak görevlerini eksiksiz yerine getirme gayreti içinde olmuşlardır.  

Devleti yönetenlerin, hemşirelerin sorunlarını görmelerini, onları anlamalarını ve bir an önce ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki sorunlarının çözülerek geleceğin en önemli ve gözde mesleklerinden biri olan hemşireliğin hak ettiği saygınlığa ve kazanımlara kavuşturulması  gerekiyor.

Pin It

Altı milyona yakın kamu çalışanı ve emeklisini ilgilendiren 2022 ve 2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem toplu sözleşme görüşmeleri Ağustos ayı içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Yetkili sendika arasında mutabakat ile sonuçlandı.

            Yetkili sendika;

            2022 yılı için; % 21 + seyyanen 600-TL + % 3 refay payı,

            2023 yılı için; % 17 + % 3 refah payı,

enflasyon farkının aylık olarak hesaplanması, bayram ikramiyesi, 3600 ek gösterge ve sözleşmelilere kadro, doğum, ölüm, evlenme, giyecek, yemek yardımı verilmesi veya arttırılması gibi 111 maddeden oluşan talep listesi ile toplu sözleşme masasına oturup taleplerinin neredeyse hiç birinin karşılık bulmamasına rağmen mutabakat ile sonuçlanan masadan 2022 yılı için % 5+7, 2023 yılı için % 8+6 yüzdelik zamma imza atarak, toplu sözleşmeyi kazanım olarak açıklamaları akla ziyan bir davranıştır.   Seyyanen zam yok, refah payı yok, bayram ikramiyesi olmadığı gibi resmi enflasyonun % 20, reel enflasyonun ise % 50’leri geçtiği bir dönemde 5+7 ve 8+6 yüzdelik zamlar yürürlüğe girmeden erimiştir.

            Toplu sözleşmede başarının ölçüsü sendikanın ne istediği ve ne alabildiğidir. Yetkili sendika iki yıl için kümülatif % 60 isteyip % 28,6 razı oldu. Bu sonucu başarı olarak sunanlar ya rakamların ne anlama geldiğini bilmiyorlar yada toplu sözleşme pazarlığının ne olduğunu. Toplu sözleşme öncesi Bütçeden hakkımızı refahtan payımızı alma iddiasında olanlar toplu sözleşmeyi resmi enflasyona endeksledi. Memur zamları enflasyona hapsedilmiş oldu. Memuru enflasyona ezdirmedik söylemi boş bir söylemdir. Asıl olan refahtan pay alınıp alınmadığıdır.

            Toplu sözleşme ikramiyesinde sendikal ayrımcılık yapılarak başka bir skandala daha imza atıldı. Toplu sözleşmenin 23. maddesine göre 2021’de 400 TL civarı ödenecek olan toplu sözleşme ikramiyesinden sadece kurulu olduğu hizmet kolundaki kamu görevlisi sayısının en az % 1'den fazlasını üye kaydeden sendikalara üye olan kamu görevlileri yararlanacak. Eski toplu sözleşmelerde toplu sözleşme ikramiyesinden bütün sendika üyeleri yararlanıyordu. Bu madde ile sendika tekeli teşvik edilirken, sendika seçme özgürlüğü toplu sözleşmeyle baltalanmış oldu. Böylece % 1’in altında kalan sendikalara üye memurlar kendi sendikalarından istifaya zorlanmış olacak.

            Toplu sözleşme ikramiyesine ilişkin % 1 barajı 4688 sayılı yasaya ve anayasanın eşitlik ilkesi ile sendika seçme özgürlüğünü güvence altına alan hükümlerine açıkça aykırıdır. 4688 sayılı yasanın 28. maddesine göre toplu sözleşme hükümlerinde sendika üyesi memurlar arasında ayrım yapılamaz. Sendika üyesi bütün memurlar toplu sözleşmenin bütün hükümlerinden yararlanır. Toplu sözleşmelere yasaların mutlak emredici düzenlemelerine ve yasaklarına aykırı hüküm konamaz. Toplu sözleşmeler ile yasaların mutlak emredici düzenlemeleri değiştirilemez. Demokrasimizin çoğulculuk ilkesini hedef alan, bu kararın, ülkemizin dünya nezdindeki itibarına zarar vereceği de aşikârdır. Bir sendikanın korunup kollanması için çok sesliliği ve rekabeti ortadan kaldıracak bu adaletsiz girişimin yargı kararı ile de kamuoyu vicdanında da hak ettiği yeri alacağından şüphemiz yoktur. İnşallah ocak ayı gelmeden bu konu kamu çalışanlarının ve kamuoyunun gündeminden çıkacaktır.

         Toplu sözleşme ikramiyesi eski hali ile devam edip seyyanen taban aylığa 100-TL zam alınmış olsaydı maaşlarımız 100-TL, emekli maaşlarımız 80-TL ve emekli ikramiyemizde 3.500-TL civarı bir artış söz konusu olacaktı. Toplu sözleşme ikramiyesinden memurların yarısı ve emekliler yararlanamıyor. Sendika aidatını karşılamaya dönük ve ayrımcılık yaratan göstermelik toplu sözleşme ikramiyesi yerine gerçek bir ikramiye bütün kamu görevlilerinin de hakkıdır.

           Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları iş kolumuza gelirsek, 76 maddelik talep listesi ile toplu sözleşme masasına oturan yetkili sendika tarafından TARİHİ KAZANIM olarak sunduğu yirmisekiz maddenin içlerinin boş olduğu ve tamamen laf cambazlığı ile çok önemli kazanımlar elde edilmiş görüntüsü verilmeye çalışılmıştır.

            Sabit ek ödemlerin % 20 artırılması demek Lisans mezunu bir sağlık çalışanın 380-TL civarında bir ödeme yapılması demek halbuki aynı kişi sabit ek ödeme hariç döner sermayeden 2.800-TL civarı para alması gerekirken 380-TL ile idare et deniliyor. Özellikli birimlerde (acil, yoğun bakım.. v.s gibi) performans ödemesi alan çalışanlar da bu 380-TL ile mahsup yapılacağından artık performans ödemesi de alma şansı olmayacak.

        Kurumlarda döner sermaye ödemesi hemen hemen hiç yapılmazken kadro unvan katsayısını şu kadar arttırdık, 112 de çalışanların performans puanlarını bu kadar arttırdık, tütün denetim ekiplerinin performans puanını bu kadar arttırdık denilerek kazanım olarak sunulan şeylerin karşılığı olmadığı açıkça ortadadır. Döner sermayede dağıtılacak bir para yokken performans puanlarını ne kadar artırırsanız artırın ne işe yarayacakki.

          Uzman ebe hemşirelerin özel hizmet tazminatlarını 2 puan arttırdık deniliyor mali karşılığı ne kadar acaba, birde kaç tane uzman ebe hemşire çalışan var kurumlarda neredeyse hiç yok. Aile yardımı ve engelli çocuk yardımı değişmemesine rağmen bunların arttırıldığı söylemekte neyin nesi, kadrolu tek tip istihdam yerine sözleşmelilerin ve vekil ebe hemşirelerin 3+1 sözleşmeli olması için çalışma yapılacakmış, sözleşmeli idareciliğin olduğu bir yerde görevde yükselme sınavı ne için yapılacak acaba, yetkili sendikanın yapmış olduğu bu içi boş açıklamalara artık kimse itibar etmiyor.

            Kısacası TARİHİ KAZANIM’lar uygulanmadan TARİH oldu.

                Sonuçta Toplu sözleşme görüşmeleri bir kez daha hüsranla sonuçlanmıştır. Kamu çalışanlarının ve emeklilerin aylıkları yoksulluk sınırının çok çok aşağısında kalmıştır. Memurlar, yetkili sendika ve konfederasyonların profesyonel yöneticilerinden yoksulluk sınırının altında aylık alan olup olmadığını merak etmektedir. Bunun anlamı, yetkili sendika ve konfederasyonların memurların ve emeklilerin yoksulluğuna razı olmalarıdır.

            Yoksulluk sınırının altındaki maaşları memurlara reva görenler sıra kendilerine gelince yoksulluk sınırının çok çok üzerindeki maaşlarını kendilerine hak olarak görmektedirler. Bu şekilde hak mücadelesi yapılamayacağı açıktır. Sağlık çalışanlarının bu zorlu pandemi döneminde kendilerini temsil etmek yerine kendi ceplerine çalışan bu sendikaları gözden geçireceklerine ve üyeliklerini sorgulayacaklarına inancımız tamdır.

            Kalın sağlıcakla…..

Pin It

           ANADOLU SAĞLIK SEN

l ogo2011 Yılında kurularak Türk Sendikacılık tarihinde yerini alan Anadolu Sağlık ve Sosyal Hizmet Sendikası (ANADOLU SAĞLIK SEN),  sağlık teşkilatlarında çalışanların haklarını korumaya yönelik adımlarla dikkat çekmeyi başarmış bir sendikadır. Toplu Sözleşme masalarında hak kayıplarına uğrayan sağlık çalışanlarının hakkını korumak, sağlık teşkilatlarının sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerileri sunmak üzere yola çıkan bir sendikadır.

Sağlık teşkilatlarında çalışanları önce insan sonra mesleki onurunun korunması gerekliliğine inanarak azimle mücadele eden, bunun için teşkilatlanma çalışmalarını aralıksız sürdüren, Türkiye genelinde temsilcileriyle birlikte aidiyet duygusuyla bir araya gelerek yürüyen bir sendika olmanın yanı sıra üyelerinin sorunlarıyla birebir hemhal olmuş ve çözülmesine hukuki destek vererek yalnız bırakmayan bir sendikadır. 

Anadolu Sağlık Sen, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartları ve sağlık çalışanlarının bu ekonomik şartlar da eriyen maaşlarını ve işyeri koşullarını değerlendiren, sağlık çalışanlarının hak ve hukukunu temsilen; insanı, vicdani ve sorumluluk gerektiren bir anlayış ve yaklaşımla mücadele eden bir sendikadır.

Anadolu Sağlık Sen, siyasetin gölgesinde yer almayan bir sendikadır. Tek amacı sağlık çalışanlarının haklarını korumak ve yeni kazanımlar elde etmektir. Bu nedenle ideolojik fikirlere mesafeli durur, ancak toplumun değer verdiği kutsallarına saygı duyar. Devletine ve bayrağına bağlı olan bir sendika olması nedeniyle sağlık çalışanlarının teveccühüne mazhar olan bir sendikadır.

ANADOLU SAĞLIK SEN büyük bir ailedir. Her üyemiz, sendikamızın çatısı altında aile sıcaklığını hisseder. Bizim üyelerimiz, aidiyet duygusuyla birbirine bağlıdır. Bu nedenle tüm sağlık çalışanlarını sendikamızın çatısı altında birleşmeye davet ediyoruz. Bizim önem verdiğimiz konu insandır. İnsana hizmet Hakka hizmettir. Dolayısıyla tüm sağlık çalışanlarına hizmet ederek geleceğine güvenen, mutlu ve huzurlu bir sağlık çalışanları ordusu inşa edilmesi en büyük temennimizdir.

Pin It